Duygusal Bağımlılıklar
İnsan bedenini ve ruhunu esir alan bu bağımlılıklar bir nebze daha kolay teşhis edilebilir, kişinin gayreti ve kararlılığı ile ve çevresinin desteği ile yol yakınken üstesinden gelinebilir. Ya madde bağımlılıklarının da asıl sebebi olan duygusal bağımlılıklar?
Çocukken yaşına göre uygun sorumluluk ve özgürlük verilmemiş çocuklarda anneye bağımlılıkla başlar bu süreç. Annesi olmadan hiçbir şeyi tek başına yapamaz çocuk. Daha doğrusu yapmak istemez. Korkar. Tek başına yemek yiyebileceği yaşa geldiği halde hala anne yediriyorsa, duşunu tek başına yapacakken anne yaptırıyorsa, tek başına, kendi yatağında yatmayı bilmem kaç yaşına kadar öğrenemediyse, okul çağında annenin desteği tüm ödevlerini birlikte yapmaya kadar varıyorsa gerisini siz hesap edin.
Yaşından büyük sorumlulukla boğuşmak zorunda kalan, yeterince desteklenmeyen ve yönlendirilmeyen çocuklar da aradıkları desteği arkadaş çevresinden ya da karşı cinsten bulma umuduyla onlara bağımlı olur. Sevildiğini, önemsendiğini, işe yaradığını, takdir edildiğini hissetmek istemek de bağımlı olmayı tetikleyen duygusal uyuşturuculardır.
Bu duyguların verdiği haz ruha kısa süreli geçici bir mutluluk verir. Ve kişi doğal olarak, bu mutluluğu tekrar yaşamak ister. Bunun için ego karşısındakileri tatmin etmesini sağlayacak maskeler takmasını telkin eder. Bir elinde de o yaşadığı geçici mutluluğu gösterir kişiye. O mutluluğu almak istiyorsa egonun dediklerini yapmalıdır. Bu süreç böyle devam eder. Egonun telkinleri, anlık mutluluklar için takılan maskeler, verilen tavizler, entrikalar, oyunlar, elde edilen kısa süreli ağrı kesici mutluluklar, sonra pişmanlıklar, çelişkiler, mutsuzluklar ve sonuç bağımlılık.
Bu durumun madde bağımlılığından bir farkı yoktur. Madde bağımlılığında alınan maddenin ardından kısa süreli bir mutluluk ve sonra daha fazla duygusal çalkantılar, mutsuzluk, depresyon yok mu? Kişi her dozdan sonra daha çok dibe vurur ve bedenin, ruhun o kısa süreli mutluluğu hissetmesi için her seferinde daha fazla maddeye ihtiyaç duyar. Beden artık maddenin esiri olur. Duygusal bağımlılıkta da kısa süreli mutluluklar, asıl sorun çözülmediği için gittikçe daha kısa süre etkili olur. Ruh çırpınır durur. Çünkü kodlarına, yaratılışına aykırı bir durumun içinde huzurlu, sağlıklı ve dengeli olabilmesi mümkün değildir.
duygusal bağımlılıkDuygusal bağımlılıklar en çok özel ilişkide zorlar insanları. Çünkü mesafelerin en az olduğu, paylaşımın ve beklentilerin en fazla olduğu ilişkilerdir özel ilişkiler. Birbirini olduğu gibi kabullenmek zordur. Çocuğumuzu ya da ailemizi olduğu gibi kabullenmek daha kolay gelir bize doğal olarak. Ama özel ilişkide tatmin olmayınca “bitmeli mi, devam mı etmeli” ikilemini yaşarız ve bu çelişki ilişkiyi kontrol altında tutma bağımlılığına dönüşebilir. Ya da “ya biterse” korkusu bizi ne olursa olsun ilişkinin içinde kalma bağımlılığına iter.
Bağımlılık varsa doğallık kaybolur. Maskeler piyasaya çıkar ve o maskeleri taşımak yorucudur. Her tartışmanın ardından birbirine çekilerek barışır çiftler ve kısa süreli bir anestezi etkisine girerler. Sorunun kaynağı keşfedilip çözülmezse, ağrı kesiciyle geçiştirilmiş diş ağrısı gibi, kısa bir süre sonra sorunlar yine ceee diyerek hortlarlar. Yine mutsuzluk, huzursuzluk. “Hani ne bir arada ne ayrı yapamıyoruz” derler ya, bu bağımlı çiftlerin kendini tanımlamasıdır.
Bağımlı ilişkilerin kaderi uzun ve yorucu bir yıpranma ve yıpratma sürecidir. Çözümsüzlüktür. Uzaklaşmaktır,. Bitiştir. Fakat karşılıklı sağduyu ile sorunların çözülmesi, ortak bir yol belirlenmesi, karşılıklı saygı ve sevginin pekiştirilmesi gibi aydınlık bir yol tercih edilirse; sonuç bağımlılığın gerçek sevgiye dönüşmesiyle tarafların cenneti olur.
Tercih kişilerindir. Her zaman ve her şeyde olduğu gibi.
Ego hal değiştirmekten hoşlanmaz. Alıştığı durumdan memnundur. Bir noktadan diğer noktaya gitmekten korkar. Sanki dünya başına yıkılmış da altında kalmış gibi acı çeker.
‘Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını? Şemsi Tebriz-i
Bir insan düşün ki özel ilişkisinde ciddi sorunlar yaşıyor. İlgisizlikten, alakasızlıktan şikayetçi. Fakat bu durumdan rahatsız olmasına karşın ne olursa olsun ilişkinin içinde kalma alışkanlıklarından vazgeçemiyor. Sorunu dile getirmeye çalıştığında, tartışma, uzaklaşma, soğuklukla karşılaşırsa, mesele tam çözülmeye başlayacakken, zafiyet duvarına takılıyor ve ego telaşlanmaya başlıyor. Çünkü ne kadar rahatsız olsa da alıştığı şeylerin dışında, rahatını bozacak durumlardan hoşlanmaz ego. En önemli kozu olan kaybetme korkusunu kişiye enjekte eder. O zaman da gelsin tavizler.
Bağımlılık, takıntı gibi tanımlamalar bir birine o kadar yakın anlamlar taşır ki ve o kadar birbiri içindedir ki biz ayırt edemeyiz. Sorunların kaynağı olan taşın altından genellikle geçmiş yaşanmışlıklar çıkar. Başkalarının “ne var bunda” diyeceği şeylere, bazıları aşırı duygusal reaksiyonlar gösterebilir. Örneğin daha önce terk edilmişlik, yalnız bırakılmışlık duygusunu yaşamış bir insana ilişkinizdeki problemleri çözmek, yıpranmışlığı gidermek gibi güzel bir niyetle de olsa “ Bir süre ara verelim. Görüşmeyelim” derseniz. Aşırı tepki gösterecektir. Yalnız bırakıldığı zamanlarda yaşadığı tüm duyguları bilinçaltı tekrar aynı tazelikte ona yaşatacaktır ve bu sefer yıpranma payı daha fazla olacaktır. Ya çok konuşarak ya da içe kapanarak yaşadığı duygunun üstesinden gelmeye çalışacaktır.
Peki neler yapabiliriz?
* Öncelikle bağımlılıklardan, korkulardan, takıntılardan kurtulmak için niyet etmeli.
* Sonra problemin kişideki hasarının derinliğine göre profesyonel bir destek almaya gerek var mıdır yok mudur karar vermeli. Unutmayalım. Ne kadar güçlü, inançlı, bilinçli ve farkında olsak da bu tür sorunları yaşayabiliriz.
*Kendinize objektif bakın. Kızmayın. Önemli olan durumun farkına varıp, çözüm aramaktır. Tohumları taa çocukluğunuzda siz farkında değilken ekilmiş, zararlı otlardır çoğu. Ya da sizin zehirli çıkacağını bilmeden ektiğiniz tohumlar.
*Psikiyatr ya da nlp, reiki, eft gibi alternatif yöntemlerin desteğini almak çözüm sürecini hızlandırabilir.
* Sorunun nedenini biliyorsanız, bu nedenin farkında olun. Yaşadığınız duygu size uğradığı zaman onu reddetmeyin. Sedona yönteminde olduğu gibi kendinize izin verin. Yaşayın. Ve onu serbest bırakmaya niyetli misiniz? Kendinize sorun. Evet cevabını aldığınız zaman şimdi bırakıyor musun? Deyin ve “evet şimdi” cevabından sonra bırakın. Elinizdeki bir şeyi bırakarak da bunu somutlaştırabilirsiniz.
* Yaşadığınız duyguyu tetikleyen olaylardan bir süre uzak durun. Yani yaraya tuz basmamaya özen gösterin. Çevrenizden, yakınlarınızdan destek alabilirsiniz. Örneğin; çocuğunuz, sevgiliniz ya da arkadaşınızın sizi kandırması korkunuz varsa ve bu durum onları sürekli kontrol etme bağımlılığına dönüşmüşse, onları aradığınızda endişeniz ses tonunuza yansır. Hesap sorar gibi konuşursunuz. Egonuz size çoktan geçmiş kandırılma hikayelerinden bir demet yaparak kandırılma duygusunu yaşatmıştır. Size yansıyan geçmiş hikayeler değil, sadece duygusu olur. Ortada da bir şey yoktur üstelik. O anda farkında olup yaşadığınız kandırılmışlık duygusunu bilinçli olarak tam oraya, tam o anda serbest bırakın. Kendinizi tutamadığınız zamanda reaksiyon gösterirseniz muhatabınıza dürüstçe bunun bilinçaltı kontrolsüz bir tepki olduğunu söyleyin ve anlayışını rica edin.
*Kaybetme korkusu ile telaşlanırsanız, üzerine gidersiniz, saçmalarsınız, gereksiz diyaloglara girersiniz, rahatlayayım derken daha çok telaşlanırsınız. Bu sefer küçük düştüğünüz hissiyle agresifleşebilirsiniz. Ok yaydan çıkar. Merkezden uzaklaşırsınız. Telaşlanmaya başladığınızı hissettiğiniz anda bir an durup, hatta üzerine bir gece yatıp sonra davranabilirseniz bu işi çözesiniz.
*Duygularımızı kontrol edemeyebiliriz ama davranışlarımızı kontrol edebiliriz. Kontrolsüz duygular davranışların kontrolünü ele geçirirse, kaos bizi girdap gibi içine çeker.
*Davranırken bağımlılık paniği ile durumu kurtarmak için mi? Yani krizi gidermek için duygusal uyuşturucu almak için mi? Yoksa gerçekten öyle davranmak istediğiniz için mi davranıyorsunuz? Kendinize sorun. Hem kendinizi doğru ifade edeceğiniz, hem de daha iyi hissedeceğiniz bir yol bu analizin arkasından açılacaktır.
Bakmayın böyle bilmiş bilmiş ahkam kestiğime. Her insan gibi bu dar sokaklardan ben de geçtim. Geçiyorum zaman zaman, geçeceğim de ve çevremde yaşanan her hayatı, duyguyu, etkiyi, tepkiyi gözlemliyorum.
Naçizane yazdığım öneriler kitap bilgisinden çok uygulamalı ve gözlemci hayat bilgisinden damıtılmıştır.
Hayatın duraklamaya tahammülü yok. Her an pür irade ve tam gaz netlik istiyor bizden. O halde nefes olduğu sürece umut vardır diyoruz ve direniyoruz.